Erdoğan, Brezilya dönüşü uçakta enflasyona ve minimum fiyata yönelik bildiri verdi ve “Yılı Merkez Bankamızın iddialarına nazaran yüzde 44 civarında bir sayıyla tamamlayacağız. Özetle biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne minimum ücretlimizi, toplumun hiçbir kısmı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi.
‘Mayıs ayından bu yana enflasyonda düşüş var ve bu düşüş devam edecek’
Bizim maksadımız vatandaşımızın toplumun bütün kısımlarını alım gücünü kalıcı olarak artırmaktır. Bunun da yolu enflasyonu kalıcı bir biçimde tek haneye düşürmekten geçer. Birinci yılımızı dezenflasyona geçiş olarak öngörmüştük. Mayıs ayından bu yana enflasyonda düşüş var ve bu düşüş devam edecek. 2025 yılında bilhassa hem para siyasetinin gecikmeli tesiri hem maliye siyasetinde bütçe açığının azalması hem de fiyatları bir formda bütçe imkanları çerçevesinde enflasyon maksadı paralelinde oluşturmamız enflasyonu düşürmeye devam edecek. Bakın geçen sene taban fiyatlı kardeşlerimize biz yüzde 107 buçuk artırım verdik. Geçen sene enflasyon yüzde 65’ti. Bu sene biz yüzde 49 artırım verdik. Ekim ayı prestijiyle enflasyon yüzde 49’un altında. Yani yılı da Merkez Bankamızın varsayımlarına nazaran yüzde 44 civarında bir sayıyla tamamlayacağız. Özetle biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne taban ücretlimizi, toplumun hiçbir kısmı enflasyona ezdirmeyeceğiz. Son 22 yılda da fotoğraf buydu, son 1 yılda da tıpkı haldeydi, bu sene içerisinde değişmedi. Muhalefet bu mevzuyu istismar ediyor lakin biz önümüzdeki devirde de tıpkı prensipler çerçevesinde hareket edeceğiz ve enflasyonun üzerinde, çalışanlarımıza alım gücünü koruyacak çerçevede muamele edeceğiz. Fakat aslolan enflasyonun kalıcı bir formda düşürülmesidir. Vatandaşlarımızın aldığı temel mallarda enflasyon yüzde 28,5. Zerzevat meyve besin dahil mallarda ise yüzde 40 civarında. Enflasyonu şu anda biraz yüksek tutan kira ve özel eğitim üzere hizmetlerdeki enflasyondur. Enflasyon kalıcı bir düşüş trendine girdi, inşallah bu biçimde de yoluna devam edecek. Burada şunu da söylemek isterim: Yeni bir adım daha atmayı planlıyoruz. Bu da büyükbaş hayvan ithalini yaparak kırmızı ete çok daha uygun imkanlarla erişimini sağlamaktır. Bunu Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı ile de değerlendirdik. Vatandaş kırmızı ete beklediği fiyatlarla ulaşabilsin diye gerekirse hızla Uruguay’dan Brezilya’dan bu büyükbaş hayvan ithalini yapalım talimatını verdim. Bunu değerlendireceğiz ve bu adımları da atacağız.
Erdoğan’dan Cumhur İttifakı açıklaması: Bizim ittifakımız karanlık koridorlarda, kirli masalarda kurulmadı
Devlet Bey ile bizim yaptığımız görüşme bilhassa Cumhur İttifakı’nın ahengi, insicamı, birlikteliği ile Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve toplumsal konjektürde kritik kıymettedir. Bizim ortamızda bir uyuşmazlık, bir uyuşmazlık, bir fikir ayrılığı asla yoktur. Lakin birileri “Cumhur İttifakı bölündü, çatladı” üzere savları ileri sürüyor. Ana muhalefet, eski-yeni idare ile belediye liderleri ortasındaki arbedeyi perdelemek için bu tıp telaffuzlardan medet umuyor. Kimse bizim ittifakımızı kendi naylon ittifaklarıyla, “al gülüm, ver gülüm” nizamına dayalı çıkar münasebetleriyle karıştırmasın. Bu türlü bir şey kelam konusu değil. Bizim ittifakımız karanlık koridorlarda, kirli masalarda kurulmadı. Bizimki sağlam. Gönül birlikteliğiyle inşa edilmiş bir ittifakımız var. Bu ittifakın hamuru aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğruldu. Sayın Devlet Bahçeli’yle yaptığımız her görüşme, Cumhur İttifakı’ndaki mefkure birlikteliğinin pekiştirilmesi açısından bir fırsattır. Bilhassa ülkemizin 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusundaki hassasiyetlerimiz birebir. Şunun bilinmesini isterim: Sayın Bahçeli ile görüşmemizde siyasetin ve ülkenin gündemindeki tüm bahisleri ayrıntılıca ele aldık. “Terörsüz Türkiye” gayemize giden yolda atılabilecek ilave adımları ortamızda değerlendirdik. Zira bugüne kadar teröre karşı verdiğimiz gayretin bir manası var. Şayet Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresinde biz terörle bir uğraş verdiysek bunun bir manası var. Şu anda oralarda görüyorsunuz artık terörün bir esamesi okunmuyor. Bizim şu anda kederimiz, Suriye içerisinde 30 kilometrelik o derinliği hiçbir vakit boşa geçmeyeceğiz ve orada da bu gayretimizi kahraman Mehmetçiklerimizle birlikte sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
Terörsüz Türkiye gayesi: ‘Stratejimizi yeniliyoruz’
Ülkemizdeki terör problemini sonlandırmak için bugüne kadar attığımız adımlar ortadadır. Bu adımların sonuncu maksadı Terörsüz Türkiye’dir. Bunu gerçekleştirirken kimsenin terörle çabayı bırakmayı düşünebileceğimiz aklından dahi geçmemelidir. Bizim muhatabımız milletimizdir ve terör örgütlerinin istismar ettiği tüm tabanları ortadan kaldırmak temel emelimizdir. Bunu milletimizle yapacak ve iç cephemizi sapasağlam hale getireceğiz. Son zamanlardaki tartışmalar bile terör örgütünün Kürt vatandaşlarımızı nasıl istismar ettiğini, yıllarca onlara anlattıkları kıssaların nasıl boşa düştüğünü göstermiştir. Terör örgütünün efendilerine sadakatle hizmet dışında ideolojisi de, davası da yoktur. Onlar yalnızca buyruk alır ve onları yerine getirmeye çalışırlar. Bölgemizdeki gelişmelere nazaran terörle çaba stratejimizi yeniliyoruz. Terör örgütünün istismar yerini ortadan kaldırmaya yönelik toplumsal ve ekonomik siyasetler geliştirdik ve bilhassa dezavantajlı bölgelerde yaşayan insanlarımızın mağduriyetlerini gidermek için tarihi nitelikle adımlar attık. Eğitim, iş imkanları ve toplumsal hizmetlerin güçlendirilmesini bu bağlamda bilhassa ele aldık. “Terörsüz Türkiye” amacımıza ulaşmamıza az kaldı, sıkıntıya tüm taraflarıyla odaklandık ve çözmeye azmettik. Bunun yanında muhalefetin lisanına doladığı bir hususa da açıklık getirmek isterim. Biz savunma sanayii ile ilgili halktan para toplama çabasında olan bir iktidar değiliz. Bu türlü bir şey katiyetle kelam konusu değildir. Muhalefet, bizim iktidarımızın “halktan para toplamak suretiyle ezaları gidermenin uğraşı içinde olduğumuzu” söyleyecek kadar sefil durumda. Bizim bu türlü bir kederimiz yok. Hamdolsun bizim mali imkanlarımız şu anda savunma sanayiimizi ayakta tutacak güç ve kabiliyete sahiptir.
Erdoğan’dan Yavaş ve İmamoğlu yorumu: Cumhurbaşkanı olarak bu isimlerle ilgili hususlara girmem
Biz konserlere karşı değiliz. Milletimiz belediyelerimize büyük bütçeler, kaynaklar sunuyor. Bu kaynakların çarçur edilmesi, yolsuzluklar yapılması ise mevzuyu isimli boyuta taşır. Yargının yaptığı da bu boyutu araştırmaktır. Biz idari açıdan sıkıntıyı araştırıyoruz, isimli bir soruşturmaya gereksinim olması halinde de mevzuyu yargıya intikal ettiriyoruz. Bu bizim vazifemiz, bunu yapmak zorundayız. Siyasi açıdan da milletimize verilen kelamların tutulup tutulmadığını elbette takip ediyoruz. Ankara ve İstanbul’un trafikten toplu taşımaya, çöp toplama ve temizlikten öteki hususlara temel belediyecilik hizmetlerinde önemli sıkıntıları var. Alışılmış öteki taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak bu isimlerle ilgili bahislere girmem. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bu cins şeylerle uğraşmaz. Burada bizim yargımız gereğini yapar. Burada yolsuzluklar varsa bunları yapanlardan hukuk önünde hesabını ben inanıyorum ki savcılarımız, yargıçlarımız soracaktır. Şayet bir yanlış yapmışlarsa bunun bedelini ödeyecekler, bundan kimse rahatsız olmamalıdır.
Özgür Özel’e pazar cevabı: Benim seninle gezmeye vaktim yok
Muhalefet belediyelerinin yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla uğraşı var mı ki sorgulayalım. Kâfi olsalar bugün bu sıkıntıları konuşmuyor olacaktık. Birçok muhalefet belediyesi bu mevzularda adım dahi atmadı. Adım atanlar ise sıkıntılara kalıcı ve tesirli tahliller üretmekte yetersiz. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar üzere esaslı problemlerle başa çıkmak, daha fazla kararlılık ve yürek ister. Bu belediyelerin önemli bir vizyona sahip olup olmadıkları da tartışmalıdır. Gerçekçi ve somut projeler üretemeyenlerin bu sıkıntılarla başa çıkması düşünülemez. Bunlarda zati bu türlü niyet de ufuk da istek de yok. Onların nelerin peşinde koştuğunu milletimiz görüyor. Şunu anlamaları lazım. Belediyeler milletindir ve onlara layıkıyla hizmete mükelleftir. Bizim bugüne kadar yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla ilgili bir prensibimiz var. Bu dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Lakin artık o denli şeyler anlatıyor ki, mesela bir Genel Lider pazara gitmiş. Cumhurbaşkanı benimle pazara gelebilir mi? diyor. Sayın Genel Başkan, benim seninle gezmeye vaktim yok. Biz oraları kendimiz ve ilgili arkadaşlarımızla esasen geziyoruz. Hiç telaş etme biz oralardayız. Marketleri, pazarları boş bırakmayız.
‘FETÖ’ye karşı asla rehavete kapılamayız’
Biz FETÖ’ye karşı asla rehavete kapılamayız. Terör örgütü “su uyur, düşman uyumaz” yaklaşımıyla pusuda beklemektedir. Onlara imkan veremeyiz, vermiyoruz. Tüm kurumlarımızda FETÖ’nün sızma teşebbüslerine karşı teyakkuz halindeyiz. FETÖ ile çabanın şiddetli olduğunu, ülkenin kılcal damarlarına kadar girmiş sinsi örgütü temizlemenin meşakkatli olduğunu biliyorduk ve tüm adımları buna nazaran attık. Eğitim kurumlarımıza, bilhassa de askeri ve polis okullarımıza öğrenci temini konusunda bu vakte kadar görülmemiş bir önlemler silsilesi uyguluyoruz. Kritik kurumlarımızın yıpratılmasına asla müsaade vermeyeceğiz. Bunun için başta insan kaynakları olmak üzere her alanda üst seviye bir önlem uyguluyoruz. Bunlar her biçime girdikleri için gayretimizi de bu nedenle daha hassas yürütmek zorundayız. Bilhassa güvenlik güçlerimizde ve kritik hizmetlerde vazife alacak işçi ile ilgili kontrolleri artırmış durumdayız. Yargı da bu hususta hassas davranıyor ve FETÖ’cü hainlere geçit vermemek için canla başla çalışıyor. Biz tüm kamuda bu hainlerin izini sürüyor, somut tespitler yaptığımızda da çabucak gereğini yapıyoruz. FETÖ’nün sızma teşebbüslerine karşı daha tesirli ve kapsamlı önlemler geliştiriyor ve uyguluyoruz. Alacağımız her tedbir yalnızca mevcut durumu değil, gelecekteki mümkün tehditleri de kapsıyor ve çok taraflı bir stratejiyle bu bahse eğiliyoruz.